Erkekle kadının yüz yüze olduğu ve erkeğin üstte bulunduğu “misyoner duruşu” olarak anılan teknik, en yaygın olanıdır. Bu adı, söz konusu duruşu ilk kez misyoner beyazlardan öğrenen Polenezyalı’ların taktığı sanılmaktadır. Hıristiyanlıkta eskiden zaten başka pozisyonlar deneyip ‘cinsellik gibi pis bir isten’ zevk alınması pek hoş karşılanmıyordu. Aquina’li Thomas’a göre misyoner pozisyonunun haricinde ilişki kurmak büyük günahtı. Güney Pasifik yerlileri cinsel ilişkiler konusunda çok çeşnici oldukları için rahiplerle alay etmek için onların ‘tek ilişki kurdukları’ pozisyonu böyle isimlendirmişler. Güney Pasifikli yerliler bu konuda o kadar o çeşnicilermiş ki, kendi isimleriyle anılan bir pozisyonun ‘patentini bile almışlar.
Aslında primatlardaki doğal cinsel pozisyon biçimi ‘arkadan sinsice yaklaşarak’ gelişiyor; doğada yüz yüze bu isi yapan tek tür Homo Sapiens türü. Homo Erektus’un ve Neandertal adamının dişilerine nasıl davrandığı konusunda pek bilgimiz yok ama herhalde onlar da primat pozisyonunu uyguluyorlar ve işlerini iki dakikada bitiriyorlardı. ‘Discover’ dergisinin Haziran 1992 sayısında iki lezbiyen şempanzenin ‘misyoner pozisyonunda’ sevişmelerini gösteren bir resim mevcut; yani şempanzeler varyasyonlara meraklı! Aslında primatların (üst düzeyde maymun) dişilerinde ‘orgazm’ olayına pek rastlanmamış; ama bu eksikliğin primatlarin fizyolojik ve beyin yapılarından mi geldiği yoksa primat erkeklerinin yeteneksizliğinden mi kaynaklandığı bilinmemekte; belki de primat erkekler dişilerini yeteri kadar uyarabilseler ve onlarla ’söyle adamakıllı uğraşsalar’ primat dişileri de belki de yüzyıllardır bekledikleri bu ‘mutluluğa’ kavuşacaklar…
Yakın bir zamana kadar ‘misyoner pozisyonu’ ile kadınların sadece % 30′unun orgazma ulaşabildiği bilinmekteydi (Hite Report 1974, Shere Hite; Cosmo Report 1983, Linda Wolfe; Homosexuality in Perspective 1980, Masters ve Johnson). Bu bulgu, kadınların cinsel ilişkiden ‘çok zevk aldığı’ konusundaki hipotezi yıktı. Bunun nedeni misyoner pozisyonu sırasında klitoral başlığın çok rahat hareket edip, klitorisi yeteri kadar uyaramamasıydı. Yeterli uyarım sağlanınca kadınların pek çoğu orgazm olabilmekteydi. Bu nedenle, özellikle feministler ‘kadının üstte olduğu pozisyon biçimlerini geliştirip’, erkeğin arkadan ve üstten sağlamakta olduğu hakimiyeti sona erdirdiler. ‘80 li yıllarda Artık ‘top kadınlardaydı’ ve erkeklerin üstünde istedikleri ve haz aldıkları biçimde hareket edip istedikleri zevki ’söke söke’ alıyorlardı !
Cinsel pozisyonlardaki çeşniciliği ilk tanımlayan yazılı eser Kamasutra idi (I.S. 1-4. yy). Ama 1960′larda bu kitaptaki uygulamaları ve pozisyonları gündeme getiren kuşak bayağı zorluklarla karsılaştı; örneğin pek alışık olmadıkları için girdikleri cinsel pozisyonda düğümlenerek serbest kalan elleriyle telefona sarılıp ‘itfaiyeden’ yardım istemek zorunda bile kaldılar ! Fakat insanlar yine de akıllanmadılar ve cinsel varyasyon deyince, hayal gücü pek yetkin olmayanlar, hep farklı cinsel ilişki pozisyonlarından bahsediliyor sandılar ve yastıklarının altında bir ‘100 cinsel pozisyon’ kitabı saklamayı ihmal etmediler. Tabii cinselliğin fizyolojisini iyi kavrayamayan, deneyimsiz insanlar için farklı birleşme tarzlarının uygulanması anlamlı gibi gözükmekteydi, fakat zamanla hepsi yavaş yavaş misyoner pozisyona dönmeye başladılar, arada sırada da ‘feminist pozisyonları’ denemekten de geri durmadılar….
Çiftler hangi duruşları denerlerse denesinler, cinsel birleşmeyi genellikle bu yöntemle bitirmeyi tercih ederler. Çünkü doruğa ulaşmak için en rahat olan duruş budur. Başlıca eksikliği, kadına bağımsız hareket edebilme olanağını vermemesi ve eşlerin birbirlerinin erojen bölgelerine ulaşmalarını engellemesidir. Ancak erkek dirseklerinden veya kollarını gererek ellerinden destek alarak gövdesini kadınınkinden ayırabilir. Böylece hem kadının vücudunu daha iyi görebilir, hem de eğer tek taraflı destekle durabilirse, diğer eliyle kadının göğüslerini okşayabilir. Misyoner duruşundan yola çıkılarak birçok çeşitlemeye geçilebilir. Bunlardan biri, kadının bacaklarını bitişik, erkeğinse kadının üzerinde ayrı tuttuğu duruştur. Erkeğin penisinin ufak veya sertleşmenin zayıf olduğu ya da kadının dölyolunun geniş olduğu durumlarda, bu duruş çok uygundur. Bu şekilde kadın bacaklarını sıkarak penise belli bir baskı yapabilmektedir.
Kadın, misyoner duruşundan yola çıkarak dizlerini omuzlarına doğru çekerse, penisin girişi daha kolay ve daha derin olacaktır. Ayrıca erkeğin pubik kemiğinin yaptığı basınç klitoris ve civarını sürekli uyarabileceği için, kadının alacağı doyum daha büyüktür. Kadın da vücudunun alt kısmını oynatabileceği gibi, bacaklarını erkeğin vücuduna dolayarak, onun hareketlerini güçlendirebilir.
Bu duruşun başka bir çeşitlemesi de kadının bacaklarını, baldırları erkeğin omuzlarına yaslanacak şekilde kaldırmasıyla gerçekleşir. Bunun için kıvrak bir vücut gerektiği açıktır. Bu duruşun yaratacağı doyumlar daha öncekilerden çok daha yoğundur, ancak penetrasyon da çok derin olduğu için gebeliğe yol açma şansı büyüktür. Dölyolunun aşağıya doğru eğimini tutmak ve acıyı önlemek için genellikle kadının kalçalarının altına bir yastık yerleştirilir.
Erkeğin dizleri üzerinde durduğu bir teknik de vardır. Bunda kadın da erkeğin girebileceği şekilde vücudunu bükmüştür. Erkek ellerini kadının kalçalarına dolayarak kalkmasını kolaylaştırır. Ayrıca penisini öne iterken kadını kendine doğru çekerek, penetrasyonun derin olmasını da sağlar. Kadının vücudunu bir yay gibi bükülmüş görmenin erkekte yarattığı görsel uyarı büyüktür. Kadın da cinsel kaslarını bükmekten dolayı haz duymaktadır. Bu duruşta uzun süre kalmak mümkün değildir. Ama bir değişiklik olarak bunu denemek ayrı bir doyum sağlayabilir.
Erkeğin üstte, kadının altta bulunduğu bir dizi “seviyeli” duruş vardır. Yani erkek ve kadın farklı seviyelerde durarak cinsel birleşmede bulunurlar. Genellikle çiftler soyunurken iki seviyeli birleşme duruşunu kendiliğinden keşfederler. Kadın yatağın kenarına oturup sırtüstü uzanırken, erkek yerde ayakta veya dizleri üzerinde durmaktadır. Bu duruşların mutlaka yatak odasıyla sınırlanmasına da gerek yoktur, genişçe bir masa veya kolsuz bir divan da aynı işi görür. Yeniliğin sağlayacağı coşkunun yanı sıra erkeğin görsel olarak uyarılması kadınınsa derin penetrasyondan aldığı haz büyük olacaktır. Eğer kadın bacaklarını aşağıya sarkıtarak durursa, tüm hareketi erkek üstlenir ve kendini leğen kemikleri hizasından öne iterken kadını kalçalarından kendine çeker.
Ancak kadın ayaklarını erkeğin arkasına dolarsa, o da erkeğin hareketlerine katılabilir. Bu duruşta erkek ellerinden destek almak zorunda kalmadığı için kadının göğüslerini ve vulva civarını rahatlıkla uyarabilecektir. Seviyeli duruşta kadın baldırlarını erkeğin omuzlarına da yaslayabilir. Bu durumda hem penetrasyon çok derin olacaktır, hem de kadın bacak ve kalça kaslarını kasarak erkeğin penisini daha güçlüce kavrayacaktır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder